Brad Pitt “Babil”i Anlatıyor


Film Cannes’da gösterildiğinde oyuncular filmi son dakikaya kadar görmemişlerdi. Cannes’da görme fırsatı buldular. Sizin de filmi artık görmüş olduğunuzu tahmin ediyorum. Sözleşmeye imza atmadan önce senaryonun tamamını okumuş muydunuz? Filmin bölümleri hakkında fikriniz var mıydı? Brad Pitt Evet, kesinlikle. Bir filmin senaryosunu kağıt üzerinden okumuş olmak, o filmin bitmiş halinin aynı olacağı anlamına gelir mi? Bundan 1,5 yıl kadar önce Alejandro ile yaptığımız ilk konuşmalarda bana filmin anahatlarıyla ilgili bilgi vermişti. Şimdi filmin kendisinin o gün anlattığı gibi olduğunu gördüm. Bence bu büyük bir başarıdır. Kısacası filme başlamadan önce senaryonun tamamını okumuş ve bulmacanın bir bölümünü anlamıştım. Hepimizin bu filmde isteyerek oynadığımıza, bu filmin parçası olmak istediğimize inanıyorum. Adriana Barraza Ben de senaryoyu okuyan şanslı insanlardan birisiydim. Önce kendi rolümle ilgili bölümü, sonra da tamamını okudum. Brad Pitt’e katılıyorum. Filme başlamadan önce her aktör senaryoyu okumak, yönetmenle tanışıp konuşmak ister. Rolünüzün ne olacağını, sonucun nereye varacağını bilmek istersiniz. Alejandro ile çok farklı bir deneyim yaşadım. Oturup konuştuğumuz zamanlarda kendi performansımı görme fırsatı bulunca doğrusu çok şaşırdım. Alejandro’nun, çalıştığı aktörlerin içindeki çok özel şeyleri çıkartmayı başaran bir yönetmen olduğunu düşünüyorum. Rinko Kikushi Alejandro’nun her filminin, farklı türde öykü okumak gibi olmasıyla tanındığını biliyordum. Bu yüzden senaryoyu okuduğum anda “Evet! ” dedim. Ayrıca senaryoyu onun hayranlarından birisi gibi okudum, aktör olarak değil… Filmdeki rolüm oldukça kısa olmakla beraber benim için herşeyden önemliydi. Alejandro González Iñárritu gibi bir yönetmenle çalışma fırsatı bulabildiğim için gurur duyuyorum. Dün filmi üçüncü kez izledim. İlk ikisinde olduğu gibi yine duygulandığımı hissettim. Duygularım sürekli olarak iniş çıkışlar gösteriyordu. Yeniden her izleyişimde filme daha derinden bağlandığımı hissediyorum. Chieko rolünü alışınız nasıl oldu? Rinko Kikushi Bu rolü seçmelere katılarak aldım. Alejandro çekimler sırasında beni bir an bile rahat bırakmadı. Rolüme konsantre olmak istediğim için sette çok fazla konuşmuyordum. Alejandro ise doğal olmamı, dobra dobra oynamamı istiyordu. Sonunda filmin tamamlanmış halini gördüğümde çok şaşırdım. Kendi kendime “İşte film dediğin böyle olur… Bu rol böyle olmalıydı! ” dedim. Sanırım çekimler sırasında rolümle ilgili çok karmaşık şeyler düşünmemi istememişti. Geriye dönüp bakıyorum da, Alejandro’nun ne kadar zeki bir yönetmen olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Bay Iñárritu, şimdi oyuncu kadrosundan söz edelim. Filmde deneyimli aktörlerle profesyonel olmayan oyuncuların karışımı olduğunu görüyoruz. Rinko Kikuchi ’nin oynadığı rol için önceleri profesyonel olmayan bir oyuncu düşündüğünüz şeklinde söylentiler var. Bu doğru mu? Ayrıca Rinko’nun bu rolü almak için sizi ikna edebilmek amacıyla işaret dili öğrendiği doğru mu? Alejandro González Iñárritu Oyuncu kadrosunu kurmadan bir yıl kadar önce Japonya’ya gitmiştim. Chieko karakterinde gerçek bir derinlik olmasına kafayı takmıştım diyebilirim. Oyuncu seçmek için sağır ve dilsizlerin öğrenim gördüğü birçok okula gittim. Aradığım ruha gerçek anlamda yakın düşen birisini bulamadım. Ayrıca bazı problemler de vardı. Japon toplumunda özürlü insanları mümkün olduğu kadar gizleme eğilimi var. Bu yüzden onlara ulaşmak ve tanışmak çok kolay olmadı. Sonra bir akşam Rinko geldi. Beraber okuma yapınca yeteneği karşısında çok şaşırdım ve etkilendim. Bir süre sonra ortalıktan kaybolunca hayal kırıklığına uğradım. Kendi kendime “O çok iyiydi! ” diye düşündüm durdum. Daha sonra prodüksiyon sürecine başladığımızda Rinko aklımdan hiç çıkmadı diyebilirim. Sürekli bantlarını seyrettim. Fas ve Meksika’daki çekimleri sürdürürken ekiplerimiz Japonya çekimleri için oyuncu arayışını sürdürüyordu. Onlara sürekli olarak “Rinko’yu istiyorum. Dünyada sadece bir tane Rinko Kikuchi vardır, ben onu istiyorum” deyip duruyordum. Japonya’ya gittiğimizde inanılmaz bir şey oldu. Rinko kendi kendine verdiği bir kararla işaret dili dersleri almıştı. Hiç kimse ona rol sözü vermediği halde tamamen kendi kararıyla işaret dili dersleri aldığını öğrendim. Rinko ile yeniden okuma yaptığımızda ağzım bir karış açık şekilde ona bakıyordum. İşaret dilini öğrenmeyi başarmıştı. Rinko Kikuchi’nin çok cesur bir oyuncu olduğunu söylemeliyim. Bu rolü oynarken sergilediği profesyonelliği hayranlıkla izledim. Daha önce işine bu derece bağlılık örneği hiç görmemiştim. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Rinko Kikuchi’yi bu filmde oynatma kararım, kariyerim boyunca aldığım en iyi kararlarımdan birisiydi. Rinko, peki siz ne diyorsunuz? Rinko Kikuchi Alejandro’nun filmlerini elbette izlemiştim. Yeni film projesini öğrendiğimde insanın karşısına hayatı boyunca sadece bir kez çıkacak şanslardan birisi olduğunu düşündüm. Kesinlikle kaçırmamalıydım. O kadar enerjiyi nasıl buldum bilemiyorum ama gerçekten takıntı haline getirdim. O rolü almalıydım. Alejandro’ya mutlaka “Evet” dedirtmeliydim. İşaret dilini öğrenmek bir yıl kadar sürdü. Filmin çekimleri tamamlandığında onca emeğime değdiğini gördüm. Bana bu fırsatı tanıdığı için kendisine teşekkür etmek istiyorum. Alejandro González Iñárritu Filmdeki oyuncuların hepsi profesyonel değildi. Hayatında hiç kamera bile görmemiş insanlardan oluşan ve profesyonel olmayan oyuncularımız da vardı. Bu konuda özellikle çocuk oyunculara değinmek istiyorum… Brad Pitt Aslında o kadar da iyi değildiler! (kahkahalar) . Şaka bir yana, rollerini ne kadar kolay yaptıklarını görünce şaşırdım. Filmin oyuncu kadrosunun çok iyi olmasını elbette Alejandro’nun doğru tercihlerine bağlamalısınız. Köylü çocuklar başta olmak üzere o sahnelerdeki karakterlerin tamamı köy halkından seçildi. Başarmaları gereken şeyin ne olduğunu bu kadar kolay özümsemeleri şaşırtıcıydı. Aramızdaki dil engeline rağmen çok iyi anlaşabilmemize şaşırdım. İnanılmazdı gerçekten… Açıkçası çekimler sırasında kimin “tecrübeli aktör”, kimin ilk kez kamera karşısına geçen “acemi aktör” olduğunu birbirinden ayırmakta zorlandığım anlar oldu. Bu da Alejandro’nun başarısıdır. Alejandro González Iñárritu Bu konuda birşeyler eklemek istiyorum. Profesyonel olmayan aktörlerle çalışmak, yönetmenlik kariyerim boyunca bugüne kadar yaşadığım en zor deneyim oldu. Oyuncu yönetmek zor iştir. Başka bir dilde konuşan oyuncuları yönetmek daha da zordur. Buna bir de sizinle farklı dilde konuşan amatör oyuncuları eklerseniz işimin ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Çekimlerin başlamasına sadece 17 gün kala elimde Brad ve Cate’in dışında tek aktör bile yoktu. Neredeyse filmi iptal etme noktasına gelmiştim. Çaresizlik içinde Fas kentleri dışında oyuncu bulmaya çalışıyordum. Çünkü Fas film endüstrisindeki aktörler benim düşünceme göre fazla düzgündü. Çöl insanlarını canlandıramayacak kadar temiz ve bakımlıydılar. Sonunda bir camiye giderek hoparlörlerle anons yaptırdık. Köylüler akın akın geldi. Bine yakın insanı filme çektik. Köylüleri anlamaya çalışıyor, aralarından ilginç insanlar bulmaya gayret ediyordum. Örneğin, Richard ile Susan’a yardımcı olan Anwar rolünde oynayan oyuncu, bir bilgisayar sistemcisiydi ve ofisime iş için başvuru yapmaya gelmişti. Onu görünce Anwar rolü için çok uygun olduğunu düşündüm. Çocuklara ise Pandua adlı küçük bir köyde rastladım. Futbol oynuyorlardı. İkisinin de çok yoksul olduğu her halinden belliydi. Yaşadıkları köyde elektrik bile yoktu. Hiç kamera görmemişlerdi. Çocukların yanına gidip, “Şimdi ben size birşeyler söyleyeceğim ve siz de kelime kullanmadan, sadece vücut hareketleriniz ve gözlerinizle tepki vereceksiniz” dedim. Çocuklar bu teklifimi kabul edince, “Pekala, Fas futbol takımı Dünya Kupası’nı kazandı! ” dedim. İkisi birden coşkuyla el çırptı. Hemen ardından “Anneniz öldü! ” dedim. Çocuklar ağlamaya başladı, gözleri yaşlarla doldu. Bunun üzerine casting departmanımızı arayarak, “Bu çocukları istiyorum” diye haber verdim. Bu çocukların babası marangozdu. O da son derece duygusal bir oyun sergiledi. Bence en az çocuklar kadar büyüleyici bir oyunu vardı. Bu arada bu işin çok zor olduğunu tekrar vurgulamalıyım. Brad ve Cate’in olağanüstü sabrı olmasaydı bu işin altından kalkamazdım. Bu arada Cate’in oynadığı Susan karakteri yaralandıktan sonra onun yaralarına dikiş atan veteriner rolünde oynayan amatör oyuncumuz ise çok iyi değildi. 73 numaralı sahnede yer alacaktı. Çekimlere başlamadan önce “Aman sakın kameraya bakma” diye uyardım. Sonra çekime başladık, herşey iyi gidiyordu. Son dakikada kameraya bakarak işi berbat etti. Yine de Brad ve Cate’in sabrı sayesinde 73 numaralı sahneyi kurtarmayı başardık. Her ikisine de teşekkür ediyorum. Bence deneyimli aktörlerle amatörlerin karışımı fantastik sonuçlar verdi. Bunu kesinlikle yeniden denemeliyim. Bu soruyu Brad Pitt’e soruyorum. Dünyanın en fotoğrafik yüzlerinden birisine sahipsiniz. İkon haline gelmiş yıldızlardan birisiniz. Bu rolü oynarken öteki Brad Pitt’i unutmak kolay oldu mu? Bu rolü oynamakla artık “Aktör Brad Pitt” olduğunuzu düşünüyor musunuz? Brad Pitt Bence bir aktör oynadığı her filme önceki rollerini unutarak bu şekilde yaklaşmalıdır. Sorduğunuz ikinci soruya çok fazla katılmıyorum. Bunu söyleyecek olan ben değilim. Ancak yönetmenlik açısından Alejandro’nun o soruya cevap verebileceğini düşünüyorum. Alejandro González Iñárritu Size önce çekim yaptığımız köyü anlatayım. Daha önce söylediğim gibi elektriği bile olmayan bir köydü. Çekim ekipleri olarak aramızda bir miktar para toplayıp havuz oluşturduk. O köyde artık elektrik var. Bu defa da damlardaki televizyon antenleri sorun oluştursa da o köydeki ortam müthişti. Herşeyden önce de Brad Pitt’in hiç kimse tarafından tanınmadan rahatça yürüyebildiği bir köydü. Çünkü köylüler onun kim olduğunu dahi bilmiyordu. Bu durumun son derece rahatlatıcı bir atmosfer oluşturduğunu düşünüyorum. Brad Pitt Evet, açıkçası o köyde kendimi son derece özgürleşmiş hissettim. Sadece işime konsantre olma fırsatı buldum. Alejandro González Iñárritu Brad Pitt’in o köyde adeta inzivaya çekilmiş gibi bir hayat yaşadığını ben de hissettim. Böylece portresini çizdiği karakterle her gün bağlantı kurma fırsatı buldu. Sonuçta yönetmen olarak benim hissettiğim duygular da Brad Pitt’inkinden farklı değildi. O köyde çalışırken vakit geçirebilecek, avunacak birşeyler yoktu. Daha doğrusu hiçbir şey yoktu desem yeridir. Her gün sadece ve sadece çalışıyorduk. Son derece zor ve rahatsızlık verici koşullar sözkonusuydu. Çok da eğlenceli bir çekim ortamı değildi. Karavanlar yoktu. Hiçbir şey yoktu. Brad Pitt Winnebago’lar da (Bir karavan markası) yoktu, öyle değil mi? Alejandro González Iñárritu Senin sevdiğin tatlı küçük ekmekler de yoktu. Brad Pitt Ama en önemlisi Winnebago yoktu! Alejandro González Iñárritu Los Angeles veya New York’la kıyaslayacak olursak gerçekten de eğlenceli olmaktan çok uzak çekim koşullarımız vardı. Zor koşullar altında çalıştık. Bunu amaçlamamıştık ama böyle oldu. Brad Pitt Ama ben böyle olmasını beğendim doğrusu. Sonuçta macerayı seven bir insanım. Daha önce görmediğim yerlere gitmekten hoşlanırım. Yaşadığımız her yeni deneyimin bizi tazelediğini, hayat verdiğini düşünüyorum. Bu yüzden hiç de şikayetçi değilim. Daha önce de bahsettiniz ama konuya daha çok detaylandırmak için soruyorum. Film camiasında belli bir tarzınız var ve bugüne kadar hep aynı yola izlediniz. Oysa bu film klasik Brad Pitt filmlerinden değil. Bu filmi yaparken bir aktör olarak kendinizi özgür hissedip hissetmediğinizi merak ediyorum. Sorumun ikinci kısmına gelince, filmin politik boyutunun Amerikan bakış açısına zıt olduğu şeklinde bir düşünceniz oldu mu? Sonuçta ülke dışındaki Amerikalı görevlilerin çok sert bir portresi çiziliyor. Ayrıca filmde çok karmaşık sorular ve karmaşık cevaplar sözkonusu… Brad Pitt Doğru. Herşeyden önce film camiasında belirli bir grubun parçası olmak keyiflidir. Film yapmaktan çekinmezsiniz. Ancak gerçek keyif, “Babel” gibi üç ayrı parçadan oluşan bir filmde belirli bir parçası üzerine odaklanarak neler yapabileceğimi görmekti. Bu film sadece benim üzerime kurulan bir film değil… Filmin gerçek gücü farklı öykülerin ayrı ayrı gücünden ve bunların bir araya gelmesinden kaynaklanan kümülatif / toplam etkiden kaynaklanıyor. Sadece kendi parçamıza konsantre olmak benim için büyük keyifti doğrusu… Alejandro ve şirketi bu filmin çekimlerini bir yıllık sürede tamamladılar. Çekimlere ilkbaharda başladık ve ertesi yılın ilkbaharında bitirdik. Farklı yönlerden dünyayı getirdik. Ayrı ayrı parçaların birleştirilmesini görmek gerçekten heyecan vericiydi. O ana kadar sadece kendi çalıştığım bölümleri biliyordum. Bir aktörün çalıştığı filmin bitmiş halini görünce şaşırması, eşine ender rastlanan bir durumdur. Bu yüzden çok fazla keyif aldım. Dünya politikasında Amerika’nın kendi kendisini yetkili kılan bir ülke olduğu yolunda söylemler vardır. “Babel”deki politik söylemin, bu görüşün çok çok ötesinde olduğunu düşünüyorum. Amerika’nın kendi kendisini yetkili kılan tavrını eleştirmekten çok daha önemli konulara değinir. Bunlar arasında yanlış anlaşılmalar, paranoya, korumacılık gibi konular vardır. İnsanlar arasındaki ilişkilerin portresi çizilir ve sonuçlara varılmaya çalışılır. Birbirimizi anlamaya gayret gösterme yoluna girdiğimiz andan insan ilişkilerinin düzelmeye başlayacağı söylenir. Bu yüzden “Babel”in bu konular üzerinde söyleyecek sözü olduğunu düşünüyorum. Sadece Amerika’ya değil, tüm dünyaya seslenen bir filmdir. Bana en çok cazip gelen, bu projeye katılmamı sağlayan yanı da bu oldu. Alejandro’nun peşinde koştuğu hedef de buydu. Bu soruyu Rinko Kikuchi’ye soruyorum. Bir söyleşi sırasında, hoşunuza giden doğru bir filmde oynadığınızdan emin olduğunuzu, bir oyuncu olarak size daha çok güç katacağınızı söylemiştiniz. Bu sözünüzü biraz açar mısınız? Rinko Kikuchi Geleceğimin nasıl olacağını şu anda bilemem. Ancak Alejandro’nun çekimler sırasında bana öğrenmeye çok istekli olduğumu söylemişti. Bundan sonra oynayacağım filmlerde de Alejandro’nun söylediği davranış tarzlarını uygulamak istiyorum. Bunların ne olduğuna gelince… Sorumluluk hissetmek, belirli bir hedefe konsantre olmak, o hedefi asla aklımdan çıkartmamak ve devam etmek! Brad, bu film sizin uluslararası yıldızlarla oynadığınız uluslararası bir proje oldu. Geleceğe yönelik planlarınız arasında yine farklı ülkelerin aktörleriylme beraber çalışmak var mı? Bu filmin çekimleri sırasında kişisel olarak ne gibi deneyimler edindiniz? Brad Pitt Prodüksiyon düzeyinde bakacak olursak, gelecekte nasıl çalışmalar olacağını şu anda net olarak söyleyemem. Konusu yurtdışında geçen birkaç filmde oynamak isterim. Şu an için kesinleşen bir şey var. Bir ay içinde Hindistan’a gidiyoruz. Orada bir film projesinin startını vereceğimize inanıyorum. Kendimi bir dünya vatandaşı olarak nitelendiriyorum. “Babel” projesinde beraber çalıştığımız insanlarla şu anda burada beraber olmaktan büyük gurur duyuyorum. Farklı dillerin konuşulduğu böyle bir basın toplantısında bulunmayı gerçekten heyecan verici buluyorum. Böyle bir filmin parçası olmak, bu şekilde toplanmış olmak bana gurur veriyor. Umarım gelecekte de böyle bir film yaparım. Bay Pitt, “Babel”in çok çok önemli bir film olduğuna kuşku yok. Etkisini önümüzdeki yıllarda da sürdürecek bir film olduğunu düşünüyorum. İleride çocuklarınız bu filmi ve oynadığınız diğer filmlerinizi izleyecekler. Film tercihleriniz arasında bu film ne kadar önemli? Brad Pitt Çok iyi bir soru… Aynı zamanda da bugünlerdeki düşüncelerimi yansıtıyor. Son günlerde sürekli olarak “Bugüne kadar neler yaptım? Çocuklarım ileride neler görecek? ” sorusunu kendime yoğun olarak soruyorum. Hatta liste yapmaya bile başladım. Gelecekteki yaklaşımlarımı büyük oranda bu film belirleyecek. Film tercihlerim konusunda biraz daha olgun olmaya çalışacağım. Bay Pitt, bu filmi izlerken elimde olmadan bir empati hissettim. Çünkü hepimizin yaşamında kendimizi çaresiz hissettiğimiz trajik anlar vardır. Çevremize bakınıp “Nasıl yardım alabilirim? ” diye çırpınırız. Bu filmde Cate Blanchett’in canlandırdığı Susan karakteriyle birlikte çölün ortasında çaresiz kalıyorsunuz. O kötü durumdan kurtulmak için gösterdiğiniz çabalarınızı yakından izliyoruz. Peki, şu sıralarda dünyayı dolaşıyor, Afrika’da birçok çalışma yapıyorsunuz. Hatta çocuğunuz bile Namibya’da dünyaya geldi. Afrika ülkelerini dolaşırken hiç bu türde bir çaresizlik ve umutsuzluk hissettiniz mi? Brad Pitt “Babel”in çekimleri ile ilgili konuşursak, her türlü zorluğu rağmen iyi hazırlanmış bir ortam vardı. Hepimiz oldukça rahattık ve hizmetlerden yararlanıyorduk. Herşey parmaklarımızın ucundaydı. İhtiyaç duyduğumuz şeyler elbette vardı ama genel olarak fantastik bir set ortamı vardı. Sorunuzun ikinci kısmı neydi? Afrika ülkelerine yolculuklarınız sırasında çok sayıda bağış çalışması yapıyorsunuz. Bebeğiniz de orada dünyaya geldi. Yabancı ülkelerde seyahat ederken kendinize güven duygunuzun hangi düzeyde olduğunu söyleyebilir misiniz? Kendinizi hiç gergin ve sinirli hissettiğiniz anlar oldu mu? Afrika ülkelerindeyken Tanrı korusun, kötü bir olay oldu mu? Brad Pitt Hayır, kötü olaylar olduğunu söyleyemem. Ancak şu var. Baba olmanın getirdiği o büyük sıkıntıyı yaşıyorum. Gece yatağıma yattığım zamanlarda aklıma takılan en büyük soru, “Çocuklarımı nasıl koruyabilirim? ” sorusu oluyor. Kendinizi daha az, çocukları daha çok düşünüyorsunuz. Bu yüzden gideceğimiz bölgeler için önceden birtakım ön hazırlıklar yapıyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi, herkes bizim kadar lüks sağlık hizmetlerine ve yardım fırsatlarına sahip değil. Bu soruyu Bay Iñárritu’ya yöneltiyorum. İki aşamalı bir sorum var. Bunlardan ilki, filmin sonundaki jenerik bölümünde bu filmi çocuklarınıza ithaf ettiğinizi bildiriyorsunuz. Çocuklar ve ebeveynleri üzerine mesajlar içeren bu filmle ilgili umudunuz ve beklentiniz nedir? Ayrıca Bay Pitt, çiçeği burnunda bir baba olarak bu filmin çocuklar ve ebeveynler üzerine; kendi çocuklarınızla ilişkiniz üzerine birşeyler söyleyeceği konusunda ne gibi beklentileriniz var? Alejandro González Iñárritu Filmlerimi aslında kendi aile üyelerime ithaf etmem. Bu açıdan ilk oldu. Bu filmin çok sevdiğim eşim ve çocuklarım için bir şarkı olduğunu söyleyebilirim. Onları çok sevdiğim için ithaf ettim. İkinci olarak eşimle aramdaki çok özel bir sebepten dolayı sadece ona ithaf ettim. O çok özel sebebi sadece biz ikimiz biliyoruz. Bu filmi sevgili eşim Maria-Laria’ya ithaf ediyorum. Ayrıca elbette çocuklarıma da ithaf ediyorum. Çünkü filmin çekimlerinin devam ettiği dönemde eşime gerçekten yardımcı oldular. Her zaman dediğim gibi çocuklarım, benim hayatımın parlak ışıklarıdır. Karanlık gecemin aydınlığıdır. Onları çok seviyorum. Şunu da belirtmeliyim ki, “Babel”in çekimleri gibi çok yoğun ve çok acılı bir süreci onlara ithaf etmek benim için çok önemlidir. Açıkçası film çekerken keyif almıyorum. Filmlerim karşısında izleyici ne hisseder bilemem ama benim açımdan çok acılı bir süreçtir. O zor günleri yaşadığım sırada hep aklımda olan insanlara bu filmi ithaf etmek benim için çok önemliydi. Brad Pitt Umarım çocuklarım en kısa sürede benim gözümdeki değerlerini anlayabilir; anne-babalarının gözündeki en önemli varlıklar olduklarının farkına varırlar. Onlar kesinlikle hayatımdaki en önemli varlıklardır. Filmin prodüksiyon işlemlerinin ne kadar sürdüğünü bilmiyorum ama çekiminin Fas çöllerinde yapılması sebebiyle bir aktör için zor bir film olmalı… Filmin gösterildiği gece bir izleyici olarak mutlu hayallere daldım ama aynı zamanda zor bir film olduğunu hissettim. Siz bir aktör olarak o karakterin portresini olağanüstü stres altında çizdikten sonra kendinizi o karakterden soyutlamayı nasıl başarabildiniz? Filmi izlerken kendinizi yine Fas’taymış gibi hissettiniz mi? Brad Pitt Kendimi henüz soyutlamış değilim. “Çekimler bitti! ” denildiği günü hatırlıyorum. Artık istirahat edebilirdik. Filmi izlerken o günlere dönmek elbette zor oldu ama o günleri bizzat yaşamak daha da zordu. Artık beş hafta kadar dinlenmek istiyorum. Yüksek endişe düzeyimi ancak böyle hafifletebilirim. Aktörlük zaten zor iştir ama çekimler tamamlandıktan sonra kendi kendinizi tamir ederek, portresini çizdiğiniz karakterden soyutlamak daha zordur.